içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Mısırda Çiftçi Değil, NBŞ ve Yem Sanayicileri Kazanıyor

CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal bugün TBMM’de gerçekleştirdiği basın toplantısında mısır üreticilerinin sorunlarına değindi

Mısırda Çiftçi Değil,  NBŞ ve Yem Sanayicileri Kazanıyor

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal TBMM’de gerçekleştirdiği basın toplantısında mısır üreticilerinin sorunlarına değinerek “Mısırda Çiftçi Değil,  NBŞ ve Yem Sanayicileri Kazanıyor” dedi.

Sarıbal’ın konuşması şöyle;

Türkiye’de önceleri Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgelerinde önemli ölçüde birinci ürün olarak ekilen mısır, son yıllarda özellikle Çukurova, Amik Ovası, Güneydoğu ve Ege Bölgelerinde ikinci ürün olarak ekilmektedir.

Kaliteli tohumluk kullanımının artması, üretim tekniklerindeki gelişmeler ve sulanabilir alanların artmasına bağlı olarak son 10 yılda mısır üretimi; yüzde 37 artışla 4,3 milyon tondan 5,9 milyon tona yükselmiştir.

EN ÇOK MISIR ÜRETİMİ AKDENİZ BÖLGESİNDE

Mısırın yüzde 34’ü Akdeniz, yüzde 26’sı ise Güneydoğu Anadolu bölgesinde üretilmektedir. En fazla mısır üretimi yapılan il olan Adana’nın payı yüzde 17 olup, bu ili yüzde 9’luk paylarla Mardin ve Şanlıurfa takip etmektedir.

MISIR YEM VE NBŞ ÜRETİMİNDE KULLANILIYOR

Mısırın yüzde 76’sı yem maddesi olarak (yüzde 79’u kanatlı ve yüzde 21’i büyükbaş ve küçükbaş yemi), yüzde 15’i nişasta (NBŞ) sanayiinde, yüzde 3’ü endüstriyel kullanımda, yüzde 3’ü mahalli tüketimde, yüzde 3’ü kayıplar ve tohumluk olarak kullanılmaktadır.

Hammadde ve Şeker Fiyatları Yönetmeliği’nde 16 Mayıs 2009 tarihinde yapılan değişiklikle yurt içine arz edilecek olan NBŞ üretiminde yerli mısır kullanılması koşulu da yurt içi mısır talebinin artmasına katkı sağlamıştır.

 

 

PRİM DÜŞTÜ MISIR YERİNE PAMUK EKİLDİ

2016 yılında yüzde 8,8’lik enflasyon artışına karşılık TMO’nun mısır alım fiyatlarındaki artış yalnızca yüzde 2 de kalmış, üstelik ton başına 40 lira olan fark ödeme (prim) desteği yarı yarıya (20 liraya) düşürülmüştür. Bu nedenle üretici mısır yerine pamuk ekmeyi tercih etmiş; bu nedenle mısır rekoltesi 6,4 milyon tondan 5,9 milyon tona gerilemiştir. Bu rakam bir önceki yıla göre yüzde 8’lik bir rekolte kaybını işaret etmektedir.

MISIR İTHALATINDA GÜMRÜK VERGİSİ SIFIRLANDI

27 Haziran 2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan kararla mısırda yüzde 130 olan gümrük vergisi yüzde 25’e düşürülmüş; 29 Temmuz 2017’de yayımlanan kararla da TMO için gümrük vergisi sıfırlanmıştır.

Hasat devam ederken gümrük vergilerini düşürme veya sıfırlamanın, üreticinin hasat ettiği ürünün fiyatlarını baskılamaktan başka bir işe yaramadığını daha önce belirtmiştim.

ENFLASYON YÜZDE 10,7 FİYAT ARTIŞI YÜZDE 2,7

2016 yılında TMO’nun mısır alım fiyatı ton başına 740 TL idi. 2017 için fiyat ton başına 760 TL olarak belirlendi. Yani mısırın fiyatı sadece yüzde 2,7 oranında arttırıldı. Oysa yıllık enflasyon artışı yüzde 10,7’yi buldu. Hükümet hasat döneminde gümrük vergileri sıfırlayıp çiftçiyi mağdur etmesi yetmezmiş gibi alım fiyatını da artırmayarak çiftçinin mağduriyetini katmerleştirdi.

MISIRDA ÜRETİM MALİYETİ YÜKSEK

Tarım girdileri bakımından dışa bağımlı olan Türkiye dünyada mazotun en pahalı satıldığı ülkelerden biri. Gübredeki vergi indirimleri çiftçiye yansıtılmadı ve gübre fiyatları sürekli artıyor. Türkiye’nin mısır ithal ettiği ülkelerdeki üretim maliyetleri bizim çiftçimizden çok daha düşük.

 AKP DÖNEMİNDE İTHALAT 13 MİLYON TON

Son yıllardaki artışa rağmen mısırda üretim tüketime yetmemektedir. AKP’li yıllarda 14 milyon tonun üzerinde gerçekleşen mısır ithalatı için 3,5 milyar dolar ödenmiştir.

2016 yılında 355 bin ton olan mısır ithalatı 2017 yılında 5 katlık bir artışla 2,1 milyon tona yükselmiştir.  

İthalatın yüzde 90’dan fazlası Rusya Federasyonu, Sırbistan, Romanya ve Ukrayna’dan yapılmıştır.

ÇİFTÇİ DEĞİL, NBŞ VE YEM SANAYİCİLERİ KAZANIYOR

Unutmamak gerekir ki kendi çiftçisini desteklemeyen ülkeler, ithalat yoluyla başka ülkelerin çiftçisini desteklemiş olurlar. Çiftçinin alın terine diğer el koyanlar ise NBŞ ve yem şirketleridir.

Türkiye sahip olduğu tarım potansiyelini yeterince değerlendiremiyor; üretimini ve ihracatını arttıramıyor, buna karşılık ithalata bağımlılığı sürüyor ve sanki bunun olağan hale gelmesi için iktidar tarafından her türlü gayret gösteriliyor.

Bilinmelidir ki gıda güvenliğinin ve dış ticaret dengesinin sağlanması; ancak üretimin artırılması, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, destekleme araçlarının doğru ve amaca uygun olarak kullanılması ve istikrarlı politikalar izlenmesiyle sağlanabilir.

 

 

Tarih: 22-03-2018

FACEBOOK YORUM
Yorum